Yaratılmış olduğu şüphesiz olan doğa, bize yaratımcılık oynayabileceğimiz bir alan sundu. Bu alanın mevcudunu ancak gözlemleyerek öğrendik. Bu mevcudun temelinde belli kategoriler olduğunu gördük. (bu kategoriler, alanın içerdiği her bir noktayı kendi içinde bulundurur) Her bir noktayı gözlemde bulunmak, insanoğluna zihnini ve zekasını geliştirme fırsatı sundu. Sunulmuş olan bu fırsatı kullanan insanın etkileşimde bulunma yöntemi şüphesiz “gözlemle ve değiştir” oldu.
Bu iki eylem aslında bir bütündür. Tüm bütünler gibi parçacıklar birbirine muhtaçtır. Bu muhtaçlık, dünyayı bu hâline getirdi. Bunun iyi olup olmadığını tartışmakla ilgilenmiyorum. Neyi kaybettiğimizi hatırlayıp, gerçekliğe yaklaşmakla ilgileniyorum. Bir noktaya kadar bu fıtrîydi. Doğayı anlamak için gözlemleyen insan, zaman içerisinde hükmetme gayretinde bulundu. Yani gözlemledikçe değiştirdi, değiştirdikçe gözlemledi. Bu süreç tüm mümkün kıyametlerin başlangıcı oldu. Bu kıyametler ancak insanın bizatihi kendisi ile ilgili şeylerdir. Doğanın sistemine verilmiş olan kudret her bozulmanın eşiği aşıldığında kendini yenilemeyi içerir. Bu kudret öyle yücedir ki görmekle ilgilenen kişi kıştan yaza geçerken yaratıcıyı farkına varabilir. Peki ne yapabiliriz?
Hemen hemen her sorunun olduğu gibi bunun da tek ve net bir cevabı yok. Evvelde dile getirdiğim gibi, ancak neyi kaybettiğimizi hatırlarsak buna dönebiliriz.
İhtiyacın bütünlüğü korumaktadır aslanında mesele. İhtiyaç, muhteviyatı gereği parçalanmakla yükümlüdür. Bu parçalanma gayr-i natural şekilde olmaktadır. Sorun ise insanın ihtiyacın bütünlüğünü korumayı öğrenemeden hatta farkına varamadan parçalara ayırma gayretine girmesidir. Tüm mümkün kıyametlerin başlangıcına bu hamle emir vermiştir.
Çünkü bize anlatılanın aksine, o ünlü salakça piramitin zıttına insanın en önemli ihtiyacı yaşadığını, var olduğunu ve yaratıldığını farkına varmaktır.
Doğa, bilinci olmamasına rağmen bunu natural şekilde yapmaktadır, tabir-i caiz ise var olduğunu farkına varmadan kendini koruma eylemine girmektedir. İnsanın nefes alabiliyor olması, su içmesi, cinsellik dürtülerini kontrol etmesi için kendini koruyabilmesi gerekir. Kendini koruyabilmesi için kendisini bilmesi gerekir. Bunun için ise var olduğunu farkına varmalıdır.
peh.
Şimdi oturmuş tüm bu kestiğim ahlaksızca ahkamları nasıl toparlayabileceğimi düşünüyorum. bilmiyorum, nasıl toparlayabilirim bilmiyorum. Doğanın kendini sürekli koruması, bu reflekse sahip olması ve fakat bizim bilincimiz olmasına rağmen var olduğumuz üzerine hiç düşünmediğimiz gerçeğinden ötürü maslow'un salakça piramitine yanlış bir başlangıç yapıyor olmamız üzerine toparlayacaktım. Fakat çok başarılı olamadım. Anlayan anladı.